Türkiye’ye canlı hayvan ithalatı uzun yıllardır serbest olan bir ticaret biçimi. İç piyasayı kontrol altında tutmak ve artan hayvan eti ve süt ürünü talebini karşılamak için tercih edilen bu yöntemin kuralları ise TC Tarım Bakanlığı web sitesinde ilgililerin bilgisine sunulmuş durumda.

Elbette, her ülkeden ithalat yapılamıyor, özellikle son 8 ayda hızlanan kuş gribi vakaları damızlık veya kesimlik inek ihraç eden bazı ülkelerin yasaklılar listesine alınmasına yeterli olmuş.1

Geçtiğimiz yıllarda kaç hayvan ithal edildiğine dair bir bilgi almak için Türkiye İstatistik Kurumu’nun web sitesini ziyaret ettiğimizde ise bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Diğer yandan Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Müdürlüğü Web sitesinden 2024 yılı Besilik Sığır İthalatı İzin Listesine erişim sağlayabiliyoruz. Bu listeden alıntılayacak olursak “2024 yılı Besilik Sığır İthalatı 1.dönem için 4312 işletme müracaat etmiş olup; bu döneme başvuran işletmelerin toplam izin miktarı 251.364 baştır”2 Bahsedilen rakamların 2024 yılının sadece birinci dönemi için açıklanan rakamlar olduğuna dikkatinizi çekmek isterim.

Ticari bir konu olarak ele alınan hayvan ithalatının konunun öznelerine neye mal olduğu gerçeği3 ise çoğunlukla gözden kaçırılan veya gündeme getirilmeyen bir konu. 

Bu konu özelinde size simental ineklerinden bahsetmek istiyorum: Avusturya’dan Türkiye’ye seyahat eden simental ineklerinden…

Kendileri, hayvan çalıştırarak para kazananlar tarafından “yüksek süt ve et verimi” olan bir tür olarak tanımlandıklarından hayli talep görüyorlar. Anavatanları İsviçre olduğu halde Türkiye’nin sıcak ve kurak ikliminde de yaşamaya ve “çoğaltılmaya” uygun olarak pazarlanıyorlar. Elbette yaşam ortamlarından alınıp farklı ülkelerde kar amaçlı yetiştirilip yine kar amaçlı öldürülmeleri için nakledilmeleri sürecinin de en az yaşamak zorunda kalacakları farklı coğrafya kadar kendilerine bir bedeli var.

Size hikayesini anlatacağım bir TIR dolusu simental ineğinin yola çıktığı adres Avusturya’nın küçük bir kasabası. Bu ihracatı yapan firmanın AB “hayvan ihracatı” normlarına uymadığından dolayı dava edileceği bilgisinden hareketle, transfer hakkında bazı bilgileri şu an paylaşmayacağım. Dava sürecini halka açık olduğu andan itibaren ikinci bir yazıyla okuyucuya ileteceğim. 

Yolculuk birinci gün Avusturya’daki çiftlikten hareketle öğlen 12.30’da başladı. Avusturyalı hayvan hakkı savunucularının drone ve fotoğraf makineleri ile ilk dakikasından itibaren hareketlerini takip ettikleri TIR, Macaristan ve Romanya’yı geçerek aynı gün 19.00’da Bulgaristan’a ulaştı ve  Swilengrad’da mola verdi. Aynı tarihte Türkiye’de Bayram tatili kapsamında Kapıkule gümrüğündeki veterinerler izinli olduğundan inekler açık alanda yemek ve su için TIR’dan indirildiler. Bir gün burada bekleyen inekler ertesi gün saat 06.00’da tekrar TIR’a yüklenerek Türkiye sınırını geçtiler. Kapıkule’deki dinlenme alanında iki saatlik bir dinlenme ve su içme molası sonrası 17.00’de geri yüklendiler ve TIR 19.30’da hareket etti.

Aynı gece 02.30’da Bolu’daki bir TIR parkında üç  saat mola verildi ancak inekler TIR’da kalmaya devam ettiler. Sabah TIR Kayseri, Örenşehir‘de arıza yaptı  13.30 dan 15.00 ye kadar bekleyiş 36 derece sıcakta sürdü. Devamında inekler  farklı bir TIR’a transfer edildiler,  Aynı gün 15.30’da Kayseri kırsalındaki bir çiftlikte TIR’dan iniş gerçekleşti.  Toplam 2443 km yolu 5 gün 3 saat boyunca kat eden TIR’lardan inen ineklerin son halini yakından gözlemlemek mümkün olmadı.

Yol boyu tanık olduklarıma gelecek olursak: Kapıkule den 17 Haziran 2024, saat 09.00-19.00 saatleri arasında 14 adet inek yüklü TIR giriş yaptı. Bunların pek çoğu sınırın hemen yakınındaki hayvan dinlendirme alanında birkaç saat dursa da, TIR şoförleri kamyonların içindeki hayvanları dinlendirmek, doyurmak ya da susuzluklarını gidermek için indirmedi. Çelikten bir tabuta benzeyen TIR’larda kendi dışkıları içinde bekleyen inekler, şoförlerin dinlenmelerini beklediler. 

AB normlarına uygun havalandırma, klima ve su sistemine sahip oldukları halde bu özellikleri aktive edilmediği için dış ısı 32 iken içerideki ısı tabanda 34, üst katta ise 38 dereceyi bulmaktaydı ve bu gerçekliğin hayvan hakları aktivistleri tarafından defalarca belgelenmesine rağmen artı eksi 10 derecelik sıcaklık farkını kabul edilebilir olarak değerlendiren AB yasaları, bu durumda maalesef nakledilen hayvanlardan yana olmuyordu. 

Takip ettiğimiz kamyonlardan birinin şoförü dinlenme alanında ineklerin inmelerine ve su içmelerine izin verdi. Kamyonlardan inişini gözlemlediğimiz ineklerin su alanına koşmasından anladığımız, yolda çok susamış olduklarıydı. Bu ise hiç indirilmeden bir gün daha yolculuğa devam eden ineklerin durumunun ne olabileceği hakkındaki endişelerimizi pekiştirmekteydi.

Dar kasaba yollarına girildiğinde yoldaki çukurlar ve engebeler yüzünden küçük bir araç içinde oturan bizler için bile seyahati sıkıntılı hale getirmekteydi. Dört ayakları üzerinde açık bir alanda seyahat etmekte olan ineklerin dengelerini sağlamak için nasıl zorlandıklarını tahmin etmek zor değildi. Her ne kadar Edirne Kayseri arası görece düzgün yollar mevcutsa da özellikle Bulgaristan’da geniş yolların dahi nasıl bozuk olduğu hepimizin bilgisi dahilindeydi.

Kısacası 2443 kilometreyi bir kamyon içinde katederek yeni yaşam alanına ulaşmanın inekler için kolay olmadığı gibi, pek çok aşamasında ıstırap verici olduğunu tespit etmek hiç zor değildi.

Bizim bu seferki araştırmamız karayoluyla transfer edilen inekler olsa da geçmiş araştırmalarımızda tespit ettiğimiz üzere deniz yoluyla nakillerinde de kabul edilmesi imkansız koşullarda seyahat ettikleri bir başka gerçek.

Diğer yandan aynı inekler Avusturya’da doğdukları yerde kalsalardı bile ömürleri boyu sütleri için sömürülüp, verimden düştüklerinde etleri, derileri, iç organları ve hatta kemikleri değerlendirilmek üzere öldürüleceklerdi. Okurun bu sömürü döngüsünün kabul edilebilir olduğu yanılgısına düşmesini istemem. Ben ineklerin alınır satılır bir mal olduğu genel kabulünün değişmesi için mücadele eden bir insanım. Etik normlarımızın insan dışı hayvanların haklarını da kapsadığı bir gelecek tahayyülüm var.

İneklerin Avusturya’daki çiftliklerinde kalmalarını da istemiyorum, tamamen özgürleştirilmelerinden yanayım. Bunun için de yasaların ve sistemin değişmesi için mücadele veriyorum. AB birliği yasalarının hayvan ihracatını yasaklaması durumunda karından olacak Avusturyalı satıcı ile Türkiyeli alıcının hayvanların sömürülmediği başka bir alana ticaretlerini kaydırmalarını hedefliyorum. 

Vegan dünya tahayyülünün gerçekleşmesi için pek çok cephede kimi geniş kimi dar etkili kazanımlara ihtiyaç var. Canlı hayvan ticaretinin yasalarca yasaklanması bunlardan en geniş kapsamlı kazanım olma potansiyeline sahip. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan ve yasal mücadele sürdüren hayvan hakları aktivistlerine Türkiye araştırmalarında destek vermek bu tahayyüle yapılacak en önemli katkılardan biri diye düşünüyorum.

Nilgün Engin

1Tarım ve Orman Bakanlığı

2Tarım ve Orman Bakanlığı – 2024 Yılı Besilik Sığır İthalatı 1. Dönem İzin Listesi

3Çelik Çesa Group

Add your comment